Osmanlı Devleti’nin son dönemi pek çok alanda,
özellikle de siyasette ve bürokraside girift ilişkilerin görüldüğü bir
dönemdir. Özellikle Osmanlı modernleşmesi döneminde devletin bekası için ortaya
çıkmış belli başlı ana akım hareketler mevcuttur. İslâmcılık bu kurtuluş ve
kalkınma akımlarının en önemlileri arasında bulunmakta ve günümüzde de önemli
bir ideoloji olarak varlığını devam ettirmektedir. İslâmcılık hareketi
entelektüel bir sahada hareket etmekle beraber devlet içerisinde, bürokrasi ve
siyaset alanında da varlığını göstermiştir. Gerek entelektüel donanımı gerekse
siyaset ve bürokrasideki aktif görevleri ve ağırlığı hasebiyle Said Halim Paşa
İslâmcılık hareketinin nevi şahsına münhasır karakterlerinden birisidir.
1863 yılında Kahire’de doğan Said Halim Paşa
Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın torunudur. Kahire’de Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızcayı
tahsil ettikten sonra İsviçre'ye yerleşerek burada yaklaşık beş yıl siyasal
bilgiler öğrenimi görmüştür. Paşa İstanbul’a döndükten sonra devlet idaresinde
Şûra-i Devlet azalığı, Rumeli Beylerbeyliği, Yeniköy Belediye Reisliği, Ayan
Meclisi Azalığı ve Şûra-i Devlet Başkanlığı ve Hariciye Nazırlığı gibi
makamlarda görevlerde bulunmuş, 1913-1917 yılları arasında da Sadrazamlık
görevini yürütmüştür.
Said Halim Paşa’yı bizim için önemli kılan sebeplerden
birisi de sadrazamlığı süresince yürüttüğü politikaları ve siyasi
ilişkileridir. Döneminin en önde gelen İslâmcı entelektüellerinden olan Paşa
aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde de önemli bir konumdadır.
Cemiyet içerisinde hayli saygın bir yeri olan Paşa cemiyetin genel
sekreterliğine kadar yükselmiştir. Paşa’nın Cemiyet içerisindeki aktif rolü
onun kabine içerisinde hızla yükselmesine katkı sağlamıştır. Hariciye Nazırlığı
görevini sürdürürken Mahmut Şevket Paşa’nın suikasta uğraması ile Sadrazamlığa
getirilmiştir.
Paşa’nın İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişki kurması dönemin siyasi şartları gereği anlaşılabilir bir durumdur. Osmanlı’nın son döneminde karşılaştığımız yeni siyaset arayışı Paşa’nın
önemli motivasyon kaynaklarındandır ve İttihat ve Terakki bu yeni siyaset
arayışının merkezinde yer alan bir hareket olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim pek çok farklı kesimden aydınlar kısa süreli de olsa İttihat ve Terakki
çatısı altında bulunmuşlardır. Paşa’nın İttihat ve Terakki çizgisinden farklı
bir yerde durmakla beraber cemiyetle hemfikir olduğu noktalar da vardır ve
cemiyet Paşa’ya güçlü bir siyasi zemin desteği sağlamıştır.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, Paşa
entelektüel donanımı ile devlet tecrübesini bir araya getirmeyi başarabilen
ender şahsiyetlerdendir. Farklı tarihlerde kaleme aldığı risaleleri ile
reformlara eleştiriler yöneltmekte, toplumsal değerleri analiz etmekte ve
Osmanlı’nın kurtuluşu üzerine kafa yormaktadır. Paşa’yı döneminin siyaset adamlarından
ayıran önemli özelliklerden birisi de Batı toplumuna ve Osmanlı toplumuna vâkıf
olmasıdır. Bu özelliğinin izdüşümlerini eserlerinde rahatlıkla görebiliyoruz.
Paşa’nın risalelerinde en çok yer verdiği konuların başında mütekabiliyete
bağlı olarak taklitçilik konusu gelmektedir. Batı tarzı bir yönetimin özelde
Osmanlı ve genelde İslâm toplumu için neden uygun olmayacağı risalelerinin
neredeyse tamamında toplumun köklerinden kopmaktan ve yabancılaşmaktan bahseden
Paşa’nın temel sorunsalını oluşturmaktadır. Aynı dönemde yazan aydınların
aksine, Paşa, Taklitçiliğimiz başlıklı risalesinde Avrupa’nın modern
siyasi kurumları ile Osmanlı kurumları arasında benzerlik kurmamış, farklılıkları
vurgulayan bir metin ortaya koymuştur. Bu durumun temelinde Batılı bir sistem
ile Osmanlı’nın toplumsal yapısının birbirine mütekabil olmayışıdır.
Batı’yı taklit yoluyla ıslah edilmek istenen
sisteme karşı, Paşa özgün bir siyasi yapı talep etmektedir. Risaleleri
incelendiği zaman Paşa’nın bu konuya dört basamaklı bir hiyerarşi çerçevesinde
yaklaştığı anlaşılmaktadır. İtikadî, ahlâkî, içtimaî ve siyasî yapı bu
hiyerarşiyi teşkil eder. Buna göre ahlâkın temelinde itikat vardır, içtimaî
yapı ahlâkî prensipler çerçevesinde ortaya çıkar ve siyasî yapı da bu içtimaî
yapının bir yansımasıdır. Said Halim Paşa’nın yaşadığı dönemde bu hiyerarşinin
en alt basamağında bulunan siyasiyat birinci sıraya yükselmiştir. O günün
koşulları içerisinde devletin bekasını sağlamak uğruna Osmanlı toplumunun itikadî,
ahlâkî ve içtimaî karakterleri göz önüne alınmamıştır. Dolayısıyla da sözünü
ettiğimiz hiyerarşi alt üst olmuş, köklerini itikattan, ahlâktan ve
içtimaiyattan almayan bir siyasi mekanizma ortaya çıkmıştır. İtikadî, ahlâkî ve
içtimaî dinamikler büyük ölçüde değişmemiş, fakat siyaset arayışı bu
katmanlardan kopmuştur. Bu da doğal olarak bir mütekabiliyet problemini ortaya
çıkarmaktadır.
Osmanlı modernleşmesinin belirgin
özelliklerinden birisi ıslahat hareketlerinin toplum nezdinde İslâm üzerinden
meşrulaştırılmasıdır. Bu durum İslâmcılık hareketinin de temel sorunsallarından
birisini teşkil etmektedir: İslâmcılık bir yandan modernleşme hareketlerinin
sunduğu Batı menşeli fikir, kurum ve uygulamalara İslâm’a atıf yaparak karşı
durmakta, diğer yandan da karşı çıktığı bu fikir, kurum ve uygulamaları yine
İslâm geleneğinden destek alarak meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Diğer İslâmcı
aydınlardan ve Osmanlı devlet adamlarından farklı olarak Said Halim Paşa
risalelerinde meşrulaştırma yolu ile öne çıkan bu benzerlik ilişkisinden uzak
durmuş, aksine düşünce dünyasını Batı ve Osmanlı arasındaki farklılıklar
üzerine inşa etmiştir.
İlmi ve siyasi düşünceleri itibariyle yaşadığı
dönemin önemli düşünce ve devlet adamlarından olan Said Halim Paşa, İslâmcılık
düşüncesinin önemli isimlerinden birisidir. Düşünce üretebilen bir aydın olan
Said Halim Paşa, döneminde İslâmcı olsun veya olmasın farklı kesimlerin
saygısını da kazanabilmiş bir şahsiyettir. Onun belki de en önemli
özelliklerinden birisi içerisinde bulunduğu akım da dâhil olmak üzere düşünce
ve aksiyona eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşabilmesidir. Sadece muhalifi
olduğu düşünce ve hareketleri tenkit etmekle yetinmemiş, İslâmcı düşünceye de
ciddi tenkitlerde bulunmuştur. Said Halim Paşa, her dönemde ihtiyaç duyacağımız
entelektüel ve siyasi donanıma sahip ender aydınlardan birisi, mekânı cennet
olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder