26 Ekim 2014 Pazar

GERÇEKLİK VE KOMPLO ARASINDA DIŞ MİHRAKLAR


Toplumsal açıdan önem arz eden siyasal olayları açıklama noktasında “dış mihraklar” kavramı Türkiye’de popülerliğini korumuştur. Gündelik siyasete ilgi düzeyi oldukça yüksek olan Türkiye toplumu –tarihten gelen bir takım yaşantılarının da etkisiyle- “dış mihraklar” kavramını önemsemiş ve özellikle cumhuriyet tarihi boyunca ülkenin siyasal hayatında derin izler bırakan olayları açıklamak için sıklıkla kullanmıştır. Burada şu soruyu sorarak yazıya yön verelim: “Dış mihraklar”, “karanlık güç odakları”, “uluslararası sistem lortları”, “küresel aktörler” ve benzeri şekilde anılan ve bir şekilde ülkelere kendi çıkarları doğrultusunda gizli bir biçimde müdahalede bulunan bu yapılar gerçek mi, yoksa komplo teorilerinin bir parçası mı?  

Dış Mihraklar Bir Komplo Teorisinin Ürünü Mü?

Komplo teorileri öteden beri insanların ilgisini çekmiş ve farklı olayların açıklamalarını gizemli hale getirmiştir. Özellikle bu nedenledir ki,  komplo teorileri toplumların hafızalarında kendisine yer edinebilmiştir. Doğruluğu kanıtlanmış komplo teorilerinin sayısı kanıtlanamayanlara oranla oldukça az olmasına rağmen, bu teoriler popüler kültürün bir parçası olarak günümüzde varlığını devam ettirmektedirler. Mark Fenster komplo teorilerinin ABD kültüründeki yerini incelediği kitabında (Conspiracy Theories: Secrecy and Power in American Culture) az sayıda teorinin kanıtlanmış olmasının bunların gerçekliği ihtimalini azaltmadığını söyler.

ABD’li siyaset bilimci Michael Barkun, komplo teorilerinin siyasi olayları daha büyük-derin-gizli bir gücün-iradenin varlığıyla açıklama eğilimi gösterdiğini belirtmiştir (Bkz. Culture of Conspiracy: Apocalyptic Visions in Contemporary America). İngiliz felsefeci Karl Popper, “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı kitabında komplo teorilerini delillere dayanmadığı ve bir rüyanın parçası olduğu için eleştirir. Ayrıca bunların totaliter rejimler tarafından kendi halkları nezdinde meşruiyet kaynağı yaratmak amacıyla kullanıldığını yazmıştır Popper.    

Bu tanım ve eleştiriler doğrultusunda dış mihraklar ve eşdeğeri kavramların Türkiye siyaseti özelinde komplo teorileri içerisinde değerlendirilmesi mümkündür. Nitekim toplum nezdinde birçok olayın açıklaması dış mihrakların varlığıyla ve dahliyle açıklanabilmektedir. Toplumun zihin yapısında kalıplaşmış olan bu kavram beraberinde bir takım problemlere neden olabilmektedir. Zira dış mihraklar siyasi söylem itibariyle farklı sorunların günah keçisi ilan edilmektedirler. Siyasi olayları yalnızca dış mihrakların tezgâhı olarak açıklamak işin kolayına kaçmak, sorumluluk almaktan kaçınmaktır. Bir olayın birinci derecede sorumluları o olayın bizatihi içinde bulunan, olay süresince rol üstlenen failleridir.

Dış Mihraklar Yok Mudur?

Hatayı kendimizde arayalım, sorumluluktan kaçınmayalım derken dış mihrakların varlığını göz ardı etmiş oluyor muyuz? Bir olayın yerel faillerinin göz önünde olması, bu olaylarda dış mihrakların dahlinin olmadığı anlamına gelmez. Burada kastettiğimiz, suçu üzerine atacak bir fail aranmaması, varsa sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğiydi.

Realist bakış açısı uluslararası ilişkilerde ana aktör olan devletlerin bir takım kaygılar sebebiyle kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini kabul eder. Bu nedenledir ki kendilerine tehdit oluşturduğunu düşündükleri aktörlere karşı tavır alırlar ve bir takım eylemleri uygulamaya koyarlar. (Burada, devletler dışındaki aktörlerin de aynı güdü ile hareket ettiğini düşündüğümü belirtmemde fayda var.) İstihbarat birimlerinin aktif kullanımı, çeşitli yaptırımlar veya fiziksel savaş bu eylemlerdendir. Tabii olarak devletler bu eylemlerin olası zararlarından kaçınmak adına kendi imkânları dâhilinde küçük çaplı operasyonlarda bulunabilir. Bizatihi kendisi siyasi olaylara sebep olmasa da bir devlet olaya taraf olabilir, yakından takip edip gerektiğinde müdahale edebilir vs.  

Konuya Türkiye özelinden yaklaşırsak tarihi bir takım yaşantıların toplumun hafızasında yerini koruduğunu görecek ve bu nedenle dış mihrakların aktif olarak Türkiye’de varlığını devam ettirdiği, bir dizi operasyonlarda bulunduğu inancının diri olduğunu fark edeceğiz. Osmanlı’nın son dönemindeki tecrübelerle başlayan ve hafızalarda yer edinen yaşantılar cumhuriyet döneminde de yer almıştır. 1. Dünya Savaşı döneminde Osmanlı topraklarının İtilaf Devletleri tarafından paylaşıldığı gizli anlaşmalar ve Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği’nin Türkiye üzerindeki politikaları göz önüne alındığı takdirde dış mihrakların bu coğrafya üzerinde aktif olarak bulundukları kanısı güçlenmektedir. Ortadoğu gibi dinamik bir bölgede farklı yabancı aktörlerin Türkiye’deki olayları yakından takip etmesi ve hatta müdahil olması ihtimal dâhilinde ve gayet normal bir durumdur.

Son Gelişmelerde Dış Güçlerin Parmağı Var Mı?

Özellikle Gezi Olayları süreci ile başlayıp yolsuzluk operasyona kadar devam eden zaman zarfında Ak Parti hükumeti dış güçlerin Türkiye üzerinde bir takım kirli oyunlar planladığını ve sahneye koyduğunu iddia etmektedir. Ak Parti döneminde dış politika alanında gözle görünür derecede sınıf atlayan Türkiye, özellikle Arap Baharı ile Ortadoğu’da önemli bir aktör konumuna gelmiştir. Burada Türkiye’nin duruşunun farklı devletlerin çıkarları ile bağdaşmama ihtimali anlaşılabilir bir durumdur. Dahası, bu çıkar çatışmalarının bir sonucu olarak farklı dış güçlerin Türkiye’nin manevra alanını daraltmak amacıyla bir takım çalışmalar yapması da anlaşılabilir bir durum. 

Ak Parti ve özel olarak Başbakan Erdoğan son dönemdeki toplumsal, hukuki ve siyasi olayları dış güçlerin Türkiye üzerinde kirli oyunlarıyla bağlantılandırdığı için sıklıkla eleştiriliyor. Bir dönemin milliyetçi-ulusalcı komplo teorisi ürünü olduğu dillendirilen dış mihrakların bugün muhafazakâr bir hükumet tarafından sıklıkla kullanıldığı iddiası da medya ve akademi çevrelerinde dile getirilen bir söylem. Olaylara tamamen dış güçlerin sebep olduğunu iddia etmek veya tam tersini, yabancı aktörlerin hiç müdahil olmadıklarını söylemek pek mantıklı görünmüyor.

17 Aralık’ta başlayan ve Halk Bankası’nı yakından ilgilendiren yargı sürecini kısaca ele almakta fayda var. Yolsuzluk iddiaları var ve yargı süreci devam ediyor. Bu gayet normal bir durum ve dış güçlerle bağlantı kurmaya pek de gerek yok. Fakat olaya biraz daha geniş bir çerçeveden yaklaşıldığında dış güçlerin sürece müdahil olma ihtimalinin varlığı fark edilebilir. Halk Bankası’nın ABD’nin İran’a karşı başlattığı ambargo süresince oynadığı kilit rol kamuoyunun malumu; Türkiye ısrarla İran ile ticarete devam etmiş ve Halk Bankası üzerinden para akışı sağlanmıştı. ABD’nin rahatsızlığını defalarca dile getirdiğini de unutmayalım. Uluslararası ekonomi çevrelerine kulak verildiği takdirde Halk Bankası’nın Türkiye’nin dış politikası açısında kilit bir pozisyonda olduğu anlaşılıyor. Bütün bunların üzerine ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin yaptığı açıklamalar ve AB ülkelerinin büyükelçileriyle yaptığı görüşmede Halk Bankası aleyhinde söylediği iddia edilen sözleri ekleyince bir dış müdahale olasılığının hiç de yabana atılacak gibi olmadığı görülüyor.


İktidar partisinin dış güçlerin varlığı ve icraatları hakkındaki söyleminin haklı veya haksız olduğu ayrı bir tartışmanın konusu. Bana göre burada önemli olan dengeli bir söylem oluşturabilmek. Dış mihraklar vurgusu yerel şüphelilerin olduğunu geri plana atmamalı. Yargı sürecinin sonucu nasıl olur, ilerleyen günlerde göreceğiz. Dış güçlerin bir ilgisi olsa bile bu -kanıtlanırsa eğer- suç veya suçların varlığını ortadan kaldırmıyor. Tabii ki, tam tersi durumun da söz konusu olabileceğini unutmamak gerekir. İçeriği itibariyle olmasa da biçim ve zamanlaması itibariyle süreçte bir takım yabancı aktörlerin rol oynamış/oynuyor olabileceğini de göz ardı etmemekte fayda var. Yargılanan yerel aktörlerin ve bir takım dış güçlerin bir arada bulunması ihtimali hala geçerli. 
___
01.01.2014 tarihinde şu adreste yayımlandı: http://tabutmag.com/icerik-arsivi/siyaset/gerceklik-ve-komplo-arasinda-dis-mihraklar.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DIŞ POLİTİKADA REALİST DÖNÜŞÜM

Arap Baharı, başlangıcından itibaren Türk dış politikasının temel meselelerinden biri oldu. Türkiye gerek Suriye ve Irak ile paylaştığı ...