"Hiçbirimiz bu sonucu
beklemiyorduk.” Oyların sayılmasında sona yaklaşılırken BBC ekranında sıklıkla
tekrar edilen cümle buydu. Dünyanın dikkatle takip ettiği seçimlerin sona
ermesiyle Donald Trump Amerika Birleşik Devletleri'nin 45. başkanı seçildi.
Anketlerin önemli kısmının öngör(e)mediği bu sonucun ne anlama geldiği üzerine
ilerleyen günlerde pek çok yazı yazılacaktır. Türkiye'de artan Trump sempatisi
–sempati kelimesinin problemli olduğunun farkında olmakla birlikte, bunu
göreceli bir tercih çerçevesinde kullanıyorum- ise üzerinde ayrıca düşünülmesi
gereken bir durum. İlerleyen günlerde bu sempatinin artıp/azalacağını
göreceğiz, ancak bugünkü durumu anlamak için Hillary Clinton ve Donald Trump
figürlerinin Türkiye kamuoyunun hafıza ve vicdanındaki izdüşümlerine bakmak
gerekiyor.
Hillary Clinton, Türkiye'nin
yakından tanıdığı bir isim. Eski başkan Bill Clinton'ın eşi ve birinci Obama
döneminin dışişleri bakanı. Demokrat Parti'nin başkan adayı olması siyasal
duruşu hakkında üç aşağı beş yukarı bir fikir veriyor olmalı. Obama döneminin
büyük oranda devamı niteliğinde bir başkanlık vadeden Clinton bu açıdan Türkiye
ve daha geniş manada Ortadoğu için Obama tipolojisini pek de aşamadı. Arap
Devrimlerinin başlangıcından beri ABD'nin bölge politikaları dile getirmekten
ve dayatmaktan çekinmediği değerlerini taşıyamayacak kadar ikiyüzlü idi.
Özellikle Obama dış politikasının Mısır'daki darbeye ve Suriye'deki iç savaşa
yaklaşımı bölge halkları açısından tam bir hayal kırıklığı oluşturdu. Bu
coğrafya açısından Clinton ismi bu “ikiyüzlü” çizgiyle hemhal olmak gibi bir
dezavantaja sahip.
KESKİN ÇIKIŞLARIN BAŞKANI
Başkan adaylığı sürecinde
tanıdığımız Donald Trump, içimizi ürperten keskin çıkışları ile dikkat çeken
bir isim. ABD'deki azınlıklar hakkındaki ırkçı söylemleri uzun süre dünya
kamuoyunun gündemini işgal eden Trump, bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye'de
olumsuz bir imaja sahip(ti). Özellikle Müslümanlara dair İslâmofobik
açıklamaları bizim açımızdan önem arz ediyor. Amerika'da yaşayan Müslümanlar
için olduğu kadar, Ortadoğu'nun içinden geçtiği sıkıntılı günlerde yeni
Amerikan başkanının bu coğrafyaya ve Müslümanlara bakışı gelecek açısından
önemli. Bu noktada Trump'ın durduğu yer pek de umut verici değil.
Bütün olumsuz söylemlerine rağmen
Trump'ın popülaritesinin artması ise enteresan bir durum olarak yorumlanabilir.
Bunun arkasında dört sebep olabilir. İlki, yukarıda bahsettiğimiz sebepler
dolayısıyla Türkiye kamuoyunun Clinton'a yönelik ikiyüzlü algısının Demokrat
Parti adayının hanesine eksi puan olarak yazılması. Clinton Türkiye'ye bir şeylerin
değişeceği hissini vermekte başarısız oldu. Buna karşın Trump'ın avantajı
muhtemelen şudur: açık ve net olması. Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir
ifade bu: “Kartlarını açıkça ortaya koyan” bir Trump figürüne karşı “içi dışı
bir olmayan” Clinton. Irkçılığını, İslâmofobikliğini gizleme ihtiyacı
hissetmeyen, bunu mitinglerinde haykıran ve aldığı destek dolayısıyla belki de
bildiğimiz ama dillendirmekten geri durduğumuz “Amerika'nın” yüzü Donald Trump.
Türkiye'de Amerikan başkan
adaylarını konuşmak demek doğal olarak bu adayların Türkiye'ye bakışını
konuşmak anlamına geliyor. Tam da burada Clinton ve Trump'a yönelik algıların
kırılmasındaki ikinci etken sahneye çıkıyor: 15 Temmuz darbe girişimi. Batı'nın
darbe sonrası takındığı ikiyüzlü tavır Türkiye'de şu sıralar Batı'ya bakışta
pek çok şeyi değiştirmiş görünüyor. Özellikle “stratejik ortağımız” ABD'nin
darbeyi kınamak bir yana, medya vs. üzerinden destekler nitelikte davranışlarda
bulunması Türkiye açısından “yıkıcı” bir etki yarattı. Öyle görünüyor ki, 15
Temmuz iki başkan adayına bakışımızı ciddi manada etkiledi. Bir yanda 21
Temmuz'da New York Times'a verdiği röportajda darbeyi yanlış bulduğunu açıkça
ilan eden ve darbe girişimini küçümsemeye çalışan iddiaları reddeden Donald
Trump; diğer yanda net bir duruş ortaya koymayan, demokrasiye ve insan
haklarına dair bir şeyler geveleyen, itidalli olma çağrısında bulunan Hillary
Clinton. Bu husus Trump'ın imajını olumlu anlamda değiştirirken, Clinton
algısına bir darbe vuruyordu.
FETÖ-CLINTON İLİŞKİSİ
15 Temmuz sürecinden söz
açılmışken üçüncü noktayı dile getirmekte fayda var: Türkiye'deki başarısız
darbe girişiminin arkasındaki FETÖ'nün Hillary Clinton ile ilişkisi. FETÖ'nün
2007 yılından itibaren Clinton kampanyasını maddi olarak desteklediği bilinen bir
gerçek. Clinton ile Obama 2008 seçimleri öncesi Demokrat Parti'nin adayı
olabilmek için birbirleriyle yarışırken FETÖ tarafını açıkça belirlemiş ve
Clinton'a yüklü miktarda para bağışında bulunmuştu. FETÖ bu desteğini Trump
karşısında da yineledi. Uluslararası medyanın bu iddialar merkezinde yönelttiği
sorulara net bir yanıt vermekten kaçınan Clinton, ilginçtir ki bu iddiaları
yalanlamadı da. Bu durumun Türkiye'nin Clinton algısı için nasıl bir kırılma
yarattığını tahmin etmek güç olmasa gerek. Şu soruyu da soralım, muhtemel Trump
kabinesinin savunma bakanlığı için öne çıkan isimlerden Michael Flynn'in
Fethullah Gülen'in iadesine yönelik “umut verici” açıklamaları kimin imajına
olumlu katkı sağlıyor?
Son husus Trump'ın bütün bir
Trump karşıtlığına rağmen seçimleri kazanabilmiş olması. Amerikan medyasının,
anket şirketlerinin, Hollywood yıldızlarının, hatta Google'ın Clinton'cı ve
Trump karşıtı çalışmalarına rağmen kazanmayı başarmış bir Trump var karşımızda.
Amerika'nın kabullenmekte zorlandığı bir gerçeği, görmezden geldiği karanlık
tarafını kucağında bulması, ırkçı ve İslâmofobik bir figürün Amerikan başkanı
olması bize ne hissettirmiş olabilir acaba? Amerikan rüyası sona mı eriyor diye
sormadan edemiyor insan. Evet, Donald Trump Amerika Birleşik Devletleri'nin
yeni başkanı. Seçim sürecinin başında Türkiye'deki pek çok kesim tarafından
daha olumlu bir imaja sahip olan, en azından mevcut adaylar içerisinde ehven-i
şer olarak nitelenen Hillary Clinton bu pozisyonunu koruyamadı. Buna karşın
ırkçı ve İslâmofobik Trump'ın elle tutulabilecek tek bir özelliği var: net
olması. Bütün bu yazılanlar ABD'deki seçimlerin neticesine İslâm dünyasının
Türkiye'sinden bir bakış. Allah, ABD'deki Müslümanların yardımcısı olsun.
Şimdi, başlıktaki soruyu
cevaplayalım. Trump'ı sevmedik ve fakat muhatabımızın kim olduğunu biliyoruz.
___
___
Bu yazı 21.11.2016 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi'nde yayınlanmıştır: http://www.yenisafak.com/hayat/spekulatif-bir-deneme-biz-trumpi-sevmedik-mi-2567444
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder