27 Mart 2015 Cuma

ŞAİR KUDÜS'ÜNE, KUDÜS ŞAİR'İNE KAVUŞTU

Es-Selâm.

Osman Amca’yı Fatih’teki dükkânında ziyaret etmiştim. Bilenler bilir, Osman Amca’nın mekânı bizim için tekke gibidir; arada bir uğrar ufkumuzu açarız. Ağabeylerimizi, hocalarımızı, mahallenin büyüklerini görüp tanıma fırsatı buluruz, tanıdıklarımızın halinden hatırından haberdar olur, hasbihal ederiz. Nuri Pakdil ile de onun vesilesi ile tanışmıştım. Çok eskiden beri dükkânın duvarında “Kutsal inadı olanlar gerekli, bir kalbi daha olanlar gerekli” yazan bir tablo asılıdır. Nuri Pakdil’e dair hatırlayabildiğim ilk şey bu dizeler. Eşzamanlı olarak, söz arasında “Nuri ağabey” dediğini hatırlarım Osman Amca’nın.

Üniversiteye başladığım yıldı. Bana Pakdil’in Umut ve Batı Notları kitaplarını hediye etmişti Osman Amca. Pakdil’i okumaya böylece başladım. Pakdil’in bende uyandırdığı heyecanın temelinde onun yalnız duruşu var; bugünlerde “devrimci duruş” diye sıklıkla andığımız, kendisinin “klas duruş” olarak adlandırdığı o nevi şahsına münhasır Müslüman duruş.

Kendine has üslubuyla pek çok insanın saygısını kazanmış bir insan Pakdil. Çok sevdiğini yakinen tanıyanlarından duyduğumuz yazma eyleminden uzak kalma pahasına bir gün her şeyi bırakıp öylece inzivaya çekiliyor. Bizim açımızdan kayıp yıllar olması haricinde bu inziva sürecine dair pek bir malumatım yok.

Yıllar sonra TRT’de başlayan “Yedi Güzel Adam” dizisi ile gündeme geldi Nuri Pakdil. Tanımayanlar tanıdı, kitaplarına hiç bakmayanlar imza günlerine koştu, cumhurbaşkanı konuşmasını ayakta dinledi, her toplantıda ayakta alkışlandı, insanlar beraber fotoğraf çektirebilmek için kıyasıya yarıştı ve daha nicesi. Bugünlerde adını sıklıkla duyuyoruz velhasıl.

Pakdil’in Kudüs sevdasını sanıyorum anlatmaya gerek yok. Yıllardır gönlünden düşmediğine şahidiz Kudüs’ün. “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum” dizesi belki de en çarpıcı ifade edilişi bu sevdanın. Bugün Kudüs’e gitmiş Pakdil. Elhamdülillah, on yıllar sonra kavuşmuş Kudüs şairi Mescid-i Aksa’ya. Sevincini tahmin etmek zor olmasa gerek. Orada çekilmiş görüntülerini izleyince mutlu oldum. Kendim gidip görmüş kadar bahtiyarım, samimi olarak ifade ediyorum.

Bu yazıyı kaleme almama sebep de onun Kudüs’e gitmesinin bazı yansımaları. Bugün sosyal medya üzerinde defaatle şahit olduğum bir söylem beni üzdü. Yazma gereği duydum. Pakdil’in Kudüs ziyaretine atıf yaparak onun “devrimciliğine” laf ediyordu bazı zevat. “İsrail’den vize alıp Kudüs’e giren devrimci” diyordu birisi, bir diğeri Pakdil’in reklam peşinde koştuğunu yazmıştı. Yazık!

Nuri Pakdil devrimcidir. Onun devrimciliği ne popülist, içi boş bir devrimciliktir, ne de zulüm saçan bir devrimciliktir. Birileri onu yumuşamakla itham edebilir, birileri ondan kafa kesen zihniyete çanak tutmasını bekleyebilir. Lakin Nuri Pakdil’in devrim anlayışı ve devrimciliği bu değil. Biraz anlayabilmişsem onun derdini, böyle düşünenler daha çok beklerler.

Nuri Pakdil’in anti-kapitalist selamını kapitalistler ayakta alkışlayabilirler, Nuri Pakdil’in klas duruşunu anlayamayanlar onun düşüncelerini dillerine pelesenk edebilirler, Nuri Pakdil’in bir satırını bir dizesini okumayan gençler ona popülist kültürün bir parçası olarak yaklaşabilirler. Bunların hiç birisi Nuri Pakdil’in klas duruşuna, devrimciliğine halel getirmez.

Sizin Nuri Pakdil’den beklentiniz nedir bilinmez. Ben bir Müslüman olarak, sevdasına kavuşan, Kudüs’ünü dünya gözüyle görme fırsatı yakalayan bir Müslüman Adam için sevindim.

Nuri ağabeyi anlamak, ona saygı duymak bunu gerektirir vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DIŞ POLİTİKADA REALİST DÖNÜŞÜM

Arap Baharı, başlangıcından itibaren Türk dış politikasının temel meselelerinden biri oldu. Türkiye gerek Suriye ve Irak ile paylaştığı ...